Als Bundesvorstand haben wir eine Kampagne “Rassismus ein strukturelles Problem? Ja!” gegen den zunehmenden Rassismus auf der Welt, insbesondere in Deutschland, gestartet. Hier könnt ihr unseren Text, welches wir im Rahmen dieser Kampagne verfasst haben, lesen.

Rassismus ein strukturelles Problem? Ja!
Die langjährige wirtschaftliche und politische Krise des kapitalistischen System verschärft sich weiterhin. Wir sehen im Prozess des Corona-Ausbruchs, dass das System Schwierigkeiten hat, diese Krise zu bewältigen. Wir wissen ganz genau, dass die Herrschenden im Laufe der Geschichte immer jede Krise auf den Schultern von Millionen Arbeiter*innen und Unterdrückten ausgetragen lassen haben. Im gegenwärtigen Prozess benutzen sie Rassismus bewusst als Mittel und die Rechnung dieser Krise müssen wieder wir tragen. Die Kapitalisten wissen sehr gut , dass jede Krise Aufstände mit sich bringen wird. Um Unruhen vorzubeugen, versucht er, den Rassismus unter den Unterdrückten zu verbreiten. Der zunehmende Rassismus auf der ganzen Welt verdeutlicht dies. Die Stärkung rassistischer Bewegungen und rassistische Parteien bringt einige sogar an die Macht. Das zeigt uns auch wie sich der Rassismus weit verbreitet hat. Parallel dazu hat sich aber auch der antifaschistische Kampf gestärkt. Der größte Beweis dafür ist, dass nach dem Tod von George Floyd, der von der Polizei in den USA erwürgt und umgebracht wurde, Millionen Menschen überall auf der Welt auf die Straße gegangen sind. Es ist sicher, dass der antifaschistische Kampf weiterhin ein Dorn im Auge der Herrschenden sein wird, insbesondere wenn die Jugend an der Spitze dieser Aktionen steht.

Rassimus nimmt auch in Deutschland zu
Eines der Länder, in denen sich Rassimus verbreitet hat, ist unter anderem Deutschland. Deutschland ist eines der stärksten Hochburgen des Imperialismus und eines der größten Einwanderungsländer. Mit dem jüngsten Massaker in Hanau hat es sich zu einer anderen Dimension entwickelt. Das Thema Rassismus steht schon seit längerem auf der Tagesordnung und hat sich institutionalisiert. Insbesondere mit der AfD, der Vertreter der rassistischen Ideologie , erreichte dies eine gefährliches Niveau. Die AfD, die ihre Stimmen in ganz Deutschland fast verdoppelt hat, spielt bei der Institutionalisierung des Rassismus mit ihrer Anti-Einwanderungspolitik die sie betreibt, eine große Rolle. Nach dem Krieg, der 2011 in Syrien begann, mussten Tausende von Menschen ihr Land verlassen. Die AfD erklärt Einwanderinnen für schuldig und macht sie für die wirtschaftliche Krise verantwortlich. Wir wissen jedoch, dass die Ursache dieser Krise nicht die Einwanderinnen sind. Im Gegenteil, der Grund warum Millionen von Menschen ihr Land verlassen mussten, ist die Krise selbst. In diesem Sinne ist es die Pflicht aller revolutionären und demokratischen Kräfte, die schmutzige Politik der AfD gegenüber Einwander*innen offen zu legen.

Das Massaker in Hanau war nicht der erste und wird auch nicht das letzte sein
Eines der fundemantalen Säulen des Rassismus in Deutschland stellen die nationalsozialistische Untergrundorganisationen dar. Es ist klar, dass es viele natinalsozialistische Untergrundorganisationen gibt, auch wenn man diese nicht genau in Zahlen festhalten kann. Laut offiziellen Angaben wurden zwischen 1990 und 2020 mehr als 200 Menschen von Rassisten getötet. Die Dunkelziffer ist viel größer und die Situation viel gravierender. Doch wie können diese Untergrundorganisationen eigentlichen ihre Angriffe weiterhin fortsetzen? Um eine Antwort auf diese Frage zu finden, reicht es aus, einen Blick auf den NSU-Prozess zu werfen. Bei den NSU-Morden wurden 9 Migranten umgebracht, doch während dieses Prozesses wurde auch diese Tat als eine Einzeltat dargestellt. Diese Darstellung hat dazu beigetragen, dass viele weitere rassistische Angriffe ungestört fortgesetzt werden konnten. Nach diesen haben sich viele Fälle wie die Ermordung von Walter Lübcke, die Angriffe in Halle und Chemnitz und das Massaker in Hanau ereignet. Obwohl der deutsche Staat behauptet, er kämpfe gegen Rassismus, zeigen die unter den Soldaten und der Polizei entstandenen NS-Organisationen und die von ihnen erstellten Todeslisten, dass dies keineswegs stimmt. Jede organisierte Aktion von Antifaschisten werden terrorisiert, linke und sozialistische Organisationen werden vom deutschen Staat überwacht. Doch gegen Faschisten und rassistischen Organisationen werden keine Sanktionen erlassen.

Der Weg zur Bekämpfung des Rassismus führt über den organisierten Kampf
Die Situation auf der ganzen Welt und auch in Deutschland zeigt uns, dass noch einiges an Arbeit ansteht. Aus dem Grund müssen wir den organisierten Kampf stärken. Es ist wichtig, dass man nicht versucht als Einzelperson dagegen zu agieren, sondern sich gemeinsam organisiert. Es ist Zeit, die antifaschistische Front zu stärken. Es ist Zeit den Rassisten, die uns wegen unserer Hautfarbe und Herkunft ausschließen wollen, zu zeigen, dass “jedes Lebewesen, das atmet, gleich ist”. Jetzt ist die Zeit gekommen, den Rassisten zu zeigen, wem die Straßen tatsächlich gehören. Organisier dich und bekämpf den Rassismus!

YDG – Neue Demokratische Jugend

Almanya özelinde dünyada yükselen ırkçılığa karşı Almanya ÜGK’sı olarak “Almanya’da ırkçılık kurumsallaşmış mı? Evet!” kampanyasını başlatık. Bu kampanya çerçevesinde çıkarttığımız bildiriyi sizlerle paylaşıyoruz.

Almanya`da ırkçılık kurumsallaşmış mı? Evet!

Kapitalist sistemde uzun süredir var olan ekonomik ve siyasi kriz derinleşerek devam ediyor. İçerisinde bulunduğumuz Corona salgını sürecinde de net bir şekilde görüyoruz ki sistem krizi yönetmekte zorlanıyor. Bizler çok iyi biliyoruz ki tarih boyunca egemenler yaşadıkları her krizi daima milyonlarca emekçi ve ezilenin sırtına yüklemiştir. Bugün yaşanılan süreçte de egemenler ırkçılığı kullanarak yine krizin faturasını bizlere kesmeye çalışıyor. Kapitalizm şunu çok iyi biliyor ki yaşanılan her kriz beraberinde isyanlarıda getirecektir. Bundan dolayı oluşabilecek isyanları engellemek için ezilenler arasında kendi elleriyle yaratığı ırkçılığı yaymaya çalışmaktadır. Dünya üzerinde son süreçte artan ırkçılıkta bunu somut olarak bize göstermektedir. Irkçı hareketlerin güçlenmesi ya da ırkçı partilerin var oldukları ülkelerde iktidara kadar gelmeleri bile, bugün ırkçılığın ne kadar geniş alana yayıldığını bize net bir şekilde  göstermektedir. Irkçılık bu kadar geniş bir alana yayılırken buna paralel olarak da anti- faşist mücadelede ciddi bir güç kazanmış durumda. ABD’de polisler tarafından boğularak öldürülen George Floyd olayından sonra onlarca ülkede milyonlarca insanın sokağa çıkması bunun en büyük kanıtıdır. Özellikle gençlerin bu eylemlerde en önde olması ise anti-faşist mücadelenin gelecekte egemenlerin en büyük korkusu olacağı kesindir.

Almanya’da da ırkçılık artıyor

Dünyada ırkçılığın en çok yaşandığı ülkelerden biri de yaşadığımız ülke olan Almanya. Emperyalizmin en güçlü kalelerinden olan aynı zamanda göçmen nüfusun fazla olduğu Almanya’da, son yaşanılan Hanau katliamıyla birlikte ırkçılık farklı bir noktaya evrilmiş durumda. Uzun bir süredir gündemde olan ırkçılık Almanya’da artık kurumsallaşmış durumda. Özellikle ırkçılığın ”kravatlı” temsilcisi AfD (Almanya için alternatif) ile birlikte bu kurumsallaşma had safhaya yükseldi. Almanya genelinde oylarını neredeyse iki katına çıkaran AfD, göçmen karşıtı politikaları ile ırkçılığın kurumsallaşmasında en önemli faktörlerden biridir. 2011’de Suriye’de başlayan savaş sonrası binlerce insan topraklarını terkederek Almanya gibi ülkelere gelmek zorunda kalmışlardı. Irkçı AfD, Almanya’da yaşanılan ekonomik krizi bu göç dalgasını bağlayarak tabanda bir kitle yaratmış durumdalar. Ancak bizler çok iyi biliyoruz ki yaşanılan krizin sebebi göçmenler değildir. Aksine milyonlarca insanın topraklarını terketmesinin sebebi sistemin kendisidir. Bu anlamıyla AfD’nin göçmenler üzerindeki bu kirli politikalarını teşhir etmek devrimci , demokrat tüm çevrelerin  görevidir.

Hanau ilk değil son da olmayacak

Almanya’da ırkçılığın en önemli ayaklarından biride yeraltı nazi örgütlenmeleri. Sayısal anlamda tam bir veri olmasada çok sayıda örgütün olduğu biliniyor. Resmi rakamlara göre 1990-2020 arası 200’den fazla kişi ırkçılar tarafından katledildi. Elbette ki resmi olmayan sayılarıda eklersek oldukça ciddi bir tablo ortaya çıkıyor. Bu rakamlar bize gösteriyor ki bu örgütler birdenbire ortaya çıkmadı. Peki bu kadar saldırı yaşanılırken halen bu örgütler nasıl eylem yapabiliyor ? Bu sorunun cevabını bulmak için NSU davasına bakmak yeterli olacaktır. 9 kişinin öldürüldüğü davada devletin, dava süresince olayı bireysel bir olaymış gibi göstermesi yaşanılan ırkçı saldırıların neden devam ettiğini açıklar nitelikte. Bu anlamıyla Kassel valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesi, Halle ve Chemnitz`deki saldırılar sonrasında Hanau katlamı bu saldırıların devam edeceğini açıkça gösteriyor. Alman devleti her ne kadar ırkçılıkla mücadele ettiğini söylesede asker ve polisler içerisinde ortaya çıkan nazi örgütlenmeleri ve bunların hazırlamış olduğu ölüm listeleri bunun hiçbir anlam ifade etmediğini göstermektedir. Anti-faşist örgütlenmelerin her eylemini terörize eden, sol-sosyalist kurumları her an izleyen Alman devleti ırkçı örgütlere yönelik ciddi hiçbir yaptırımı yoktur. Bu durum da devletin ırkçılıkla mücadeledeki samimiyetini göstermektedir.

Irkçılıkla mücadelenin yolu örgütlü mücadeleden geçiyor

Dünya’da ve yaşadığımız Almanya’da durum böyleyken bizlere çok iş düşmektedir.Bu doğrultuda  ırkçılıkla mücadelenin yolu örgütlü mücadeleyi yükseltmekten geçmektedir. Hayatımızın her  alanında maruz kaldığımız  ırkçılığı  yenmenin yolu bireysel başkaldırı değil örgütlü mücadele yükseltmekten  geçer. Şimdi anti-faşist cepheyi büyütmenin zamanıdır. Bizleri renklerimizden, ırklarımızdan dolayı dışlamak isteyen ırkçılara  ”nefes alan her canlının  eşit olduğunu” gösterme zamanıdır. Şimdi sokaklarda yürümek isteyen ırkçılara sokakların asıl sahibinin kim olduğunu gösterme zamanıdır. Irkçılığa karşı örgütlen ve mücadele et!

YDG – Yeni Demokratik Gençlik